Diz kapağı ve ayak bileği ağrısı, birçok tıbbi nedenden kaynaklanabilir. Klinik gözlemlerimize göre, hareketsiz bir yaşam tarzı ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan aşırı kilo, diz ve ayak bileği üzerindeki yükü artırarak bu bölgelerde dejeneratif değişikliklere yol açabilir ve ağrıya neden olabilir.

En sık görülen diz ağrısı nedeni zorlanmalar ve burkulmalardır (%42). Bunu osteoartrit (%34), menisküs yaralanmaları (%9), kollateral ve çapraz bağ yaralanmaları (%7 ve %4), gut (%2) ve kırıklar (%2) izler. Romatoid artrit (%0.5), enfeksiyöz artrit (%0.3) ve pseudogut (%0.2) ise nadir görülür. Vücudumuzdaki kas ve eklem yapılarının belirli bir fiziksel kapasitesi vardır ve bu kapasitenin aşılması, özellikle obezite ve yaşlılık gibi durumlar, bu yapıların yaralanmasına veya inflamatuvar süreçlerin gelişmesine neden olabilir. Bu yaralanmalar eklem ve kas hareketlerinde kısıtlılık ve ağrılı hareketlere yol açabilir.

Bacak damarlarının tıkalı olması genellikle aterosklerozun varlığını gösterir. Bu hastaların tahmini yarısında kalp damarlarında, dörtte birinde ise beyin damarlarında tıkanıklık bulunur. Ancak, enfarktüs veya inme oluşmadığı sürece hasta bu tıkanıklıklardan habersiz olabilir.

Periferik damar hastalığı olan bireylerde yapılan çalışmalar, bu hastalarda ölüm oranının tahmini dört kat arttığını ve bu artışın kalp ve beyin damar tıkanıklıklarıyla ilişkili olduğunu göstermiştir. Bu nedenle, periferik damar hastalığı tanısı konulan tüm bireylerde yaygın ateroskleroza karşı ilaç tedavisi verilmeli, hastanın kilo vermesi ve sigarayı bırakması sağlanmalı ve mutlaka kalp ve beyin damarları incelenmelidir. Zira bazı durumlarda bacak damarlarından önce kalp veya beyin damarlarına müdahale etmek gerekebilir. Bacak damarlarındaki tıkanıklıklar hastada bazı durumlarda hiçbir belirti yaratmayabilir. Tıkanıklıklar damar çapının %50'sinden az olan darlıklar şeklindeyse, ana damarda değil de yan dallarda ise veya hastada güçlü tıkanıklığa karşı vücudun ürettiği kollateral damarlar yeterliyse bu durum görülebilir. Bunun dışında bacak damar tıkanıklıkları iki farklı klinik tablo oluşturabilir.

Damardaki daralmanın şiddetli olmadığı veya daralma-tıkanmanın yavaş geliştiği durumlarda meydana gelir. Bacaklara giden kan miktarı hasta istirahat ederken yeterlidir, dolayısıyla hasta otururken veya yatarken ağrı hissetmez. Ancak hasta yürümeye başladığında bacak kaslarının kan ihtiyacı artar ve bacağına giden kan yetersiz kaldığı için ağrı oluşur. Bu ağrı, genellikle hasta belli bir mesafe yürüdüğünde başlar, oturup dinlenince geçer. Hasta yeniden yürümeye başladığında ağrı tekrar başlar. Bu tipik ağrı şekline Latince topallama anlamında "klodikasyon" adı verilir.

Tıkanıklıkların sayısı ve şiddetinin yüksek olduğu veya kollaterallerin yetersiz olduğu durumlarda görülür. Bu hastalarda, bacağına giden kan miktarı oldukça azalmıştır. Bu miktar, bacağın istirahatteki kan gereksinimini dahi karşılayamadığından hastada otururken veya yatarken de şiddetli bacak ağrısı bulunur. Hastalık tedavi edilmezse bu durum genellikle bacakta yara veya kangren oluşmasına yol açar.